Rehber
Haberler
Nostalji
Röportaj
Spor
Reklam Verenler
Linkler
E-mail / İrtibat

Kibar Dilencilik Değil,
Gerçek Gazetecilik

Yerel Gazetcilik..

Aslında Ulusal gazetecilikten çok daha zor olan bir görev..
Çünkü kendi bölgenin nabzını tutmak, o bölgede ağırlığını hissettirmek, bu ağırlığı hissettirirken,hiç bir kişi ya da kurumla menfaat ilişkisi içine girmeden, haklıdan ve Hak'tan yana  olabilmek..
İşte işin zor olan tarafı (!) bu..
Kimseye "Gebe" kalmadan cesurca gördüğünü, bildiğini yazabilmek...
Oysa maalesef Türkiye'de "Yerel Gazetecilik"; "Şantaj, menfaat ya da kibar dilencilikle" özdeşleşmiş durumda.
Maalesef böyle.. 
Elbette çok zor şartlar altında dürüstçe ve her türlü riski göze alarak, cesurca, "Gazetciliğin temel prensiplerine" uygun "Yerel Gazeteleri bu kategorinin dışında tutuyoruz..
Zaten ilkeli, dürüst, objektif gazetecilik yapan yerel gazetelerin de en büyük şikayetleri ve sıkıntıları "Çapulcu Gazetelerin(!)" varlığı..
Yerel Gazetecilik, aslında Ulusal Gazeteciliğin çok ama çok üstünde olmalı..
"Dünyanın en büyük gazetelerinden bir kaçını sayabilir misiniz?" diye sorsak, vereceğiniz cevap "New York Times", Washington Post" v.s gibi yerel gazete isimleri olur.. 
Aslında Türkiye'miz de de olması gereken budur. Ancak Kartel medyanın varlığı, hükümetlerin yerel gazeteleri destekleme politikalarının olmayışı ve en önemlisi yerel gazetelerin büyük çoğunluğunun "Menfaat, şahsi çıkar ya da kibar dilencilik" mantığı ile başka amaçlarla çıkıyor olması, Türkiye'de yerel gazeteciliğin "İtibarını ve fgücünü" yok etmekte.
Zor olan gücünü halktan ve Hak'tan alarak yerel gazetecilik yaparak, etkili olabilmektir.
Halk adına yapılan gazecilikte yaptırım gücü yüksek olur..
Ne varki , Hükümetlerin "Yerel Gazeteleri destekleme" politikaları olmadığından, ekonomik şartların kıskacında, bazı ilkelerle yola çıkan gazeteler bile karşılarına çıkan "Maddi menfaatler" yüzünden yoldan çıkmaktadırlar..
Aslında bu yazdıklarımızdan sonra soracağınız soruyu ben biliyorum.. Diyeceksiniz ki" Türkiye'nin en büyük medya kuruluşları sanki halktan yana mı gazetcilik yapıyorlar. Türkiye'nin en büyük gazeteleri bile kendi çıkarları uğruna, yayın politikalarını belirlerken, küçük gazeteler yoldan çıkmış çok mu?"..
Aslında tam bir Nasreddin Hoca fırkası.. Siz de haklısınız.
Aslında günlük ulusal gazetelerin menfaat ve çıkar gazeteciliği yapmaları, gerçek anlamda gazetecilik yapan yerel gazeteleri daha güçlü kılacak en büyük faktör olmalı..
Çünkü kendi sorunlarını günlük gazetelerde bulamayan, ya da Kartel Medya kuruluşlarına inançlarını kaybedenler, kendi bölgelerinde, kendilerinin sesi olan yerel gazetelere dört elle sarılmaya hazırlar..
Ama dediğimiz gibi "Ekonomik şartlar" çoğu zaman "İlkeli ve prensipli" yola çıkan yerel gazeteleri bile "Paranın sıcak yüzüne" çevirebilmekte..
Adam müteahhit, belediyede yada bir başka kurumda işlerini rahat halledebilmek için gazetecilikten hiç analması bile "Bir kağıt parçası çıksın ama gaze patronuyum diyebileyim" amacı ile adı gazete olan paçavraları çıkartabilmekte..
Adam çapulcunun teki bulmuş yolunu dört sayfa siyah beyaz bir paçavra çıkartmakta "Bak yazarım haaa" diyerek "Şantaj gazetciliği" yapmakta..
Adam Yalaka, bulmuş bir yolunu bir kaç sayfa sözüm ona gazete ile ona buna yalakalık yaparak "Abi reklamını koyiyim.. Başkanım bir mesaj koyalım" diye kibar dilencilikle, gazetecilik adına "Malı götürmeye" çalışmakta..
Bu kadar yozlaşmanın tek sebebi ise Gazete çıkarmanın "Simit satmak kadar" kolay olması..
Gerçek gazetecilik, ya da gazete çıkartmak bu kadar kolay olursa, her önüne gelen canı istediği gibi gazete çıkartır. Canı istediği gibi şantaj yapar,canı istediği gibi dilenir, canı istediği gibi menfaat sağlar..
İsteyen herkes bir kaç bürokratik prosödürü yerine getirdiğinde isterse ilkokul mezunu olsun gazete sahibi olabilir..
İsterse Gazeciliğin temel ilkelerini bir kenara bırakın, hayatında hiç gazete okumamış olsa bile "Gazete Patronu (!)" rahatlıkla olabilir.
Bu bir devlet politikası olmadığı müddetçe, gazete çıkartma konusunda bir takım özel şartlar konulmadığı müddetçe bu büyük rezaletin önüne kimse geçemez.
Maalesef "Basın Konseyi" de "Gazeteciler Cemiyeti" de böylesine önemli bir konuda yıllardır uyumaktalar..
Neden bunları düşünmezler.. Neden önlem almak akıllarına gelmez?, Neden hükümetleri "Gazete çıkartmanın bir takım kural ve şartları konusunda" zorlamazlar anlamak mümkün değil..
İşte bu sebepten, "Dördüncü Kuvvet" olması gereken "Medya" ayağa düşmüş, yaptırım gücünü kaybetmiş, kendine bile söz geçiremeyen bir zavallılık içine düşmüş durumda.
Halk adına yaptığı gazetecilikle, halkın sorunlarına tercüman olarak, gücünü halktan, haklıdan ve Hak'tan alan bir yayın politikası ile, yaptırım gücü ile sorunları halk adına çözebilen bir işlevi yüklenmesi gereken basın, maalesef ayağa düşmüş durumda..
Parlementonun olduğu gibi basının da halk nazarındaki etkisi sıfıra inmek üzere..
Bugün Türk Halkı basının da , parlementonunda en az 20 yıl ilerisinde.. Ama buun ne parlemento, ne de basın farkında değil..
Ama  bu mesleğe 18 yılını vermiş olan bizler bunun farkındayız ve dört yıla aşkın bir süredir kendi bölgemizde, bahsedilen ilkeler çerçevesinde ayakta durmanın mücadelesini vermekteyiz.
Gazetemizi öncelikle "Alış veriş" noktasında Fatihlileri yönlendirme amacı ile çıkartırken, halktan aldığımız güçle  yaptırım gücümüzle, halk adına büyük başarılara da imza atmanın gurur ve mutluluğunu yaşamaktayız.
Her sayımızda 15 bin adet basarak bedava dağıttığımız Fatih Vitrin Gazetemizin 15 bin bastığını NOTER TASDİKİ ile belgeyen Türkiye'de ilk gazete olmamız ayrı bir özelliğimiz olsa gerek..
Kısaca amacımız hiç bir kişi ve kurumla hiç bir menfaat ilişkisi içine girmeden, Şantaj gazeteciliği, kibar dilencilik ya da menfaat gazeteciliği değil, dürüst ilkeli gücünü Halktan ve Hak'tan alan bir yayın politikası ile yolumuza devam etmekdir..
Bu günü kadar bu yolda önümüze çıkan her türlü menfaate sırtımızı dönerek yolumuza devam ettik.. Hiç bir kişi, kurum ya da siyasi parti ile ortak çıkar ilişkisine girmedik. Herkese her kuruma ve her partiye eşit uzaklıkta ilkeli, dürüst ve cesur gazetcilik yaptık.. 
Ekonomik olarak çok güçlü olmayabiliriz ancak, Gazetecilik adına Türkiye'nin "Büyük Gazeteli(!)"nden çok daha güçlüyüz..
Doğrunun tek olduğuna inanıyoruz.. Bu güne kadar bu yoldan asla sapmadık..
Ne diyelim; ALLAH DOĞRUYOL'dan ayırmasın

Hoşcakalın..

Saim ALTUNTERİM 


Saim Altunterim Kimdir?


| Rehber | Haberler | Nostalji | Röportaj | Spor |
|Reklam Verenler || Linkler | |E-mail / İrtibat |
| Ana Sayfa |